October 6, 2014

Kathmandu'ya varıs


Bundan 10 ay önce biletini alıp o zamandan beri gelmesini iple çektiğim seyahat 2 Ekim'de THY'nin İstanbul-Kathmandu uçuşuyla başladı. 6 saat 15 dakika sürmesi planlanan seyahat Kathmandu'da hava trafiğinin yoğun olmasından ötürü bir yarım saat daha fazla sürdü.

Uçakta dağıttıkları göçmen formlarını doldurup hızlıca pasaport kontrol sırasına geçtik. Sırada farkettik ki insanların elinde başka bir kağıt daha var, kısa bir soruşturmanın ardından onun bizim de doldurmamız gereken vize formu olduğunu öğrendik. (Aman dikkat, yanınızda mutlaka bir kaç vesikalık fotoğraf bulundurun. Hem vize formuna yapıştırmak için hem de trekkinge çıkacaksanız trekking izin kağıdı için gerekiyor) Çabucak vize formumuzu doldurduk, şansımıza ikimizin de cüzdanında birer vesikalık fotoğraf çıktı da küçük çaplı bir krizi atlattık. Sıranın bize gelmesini beklerken elinde zımbayla yolcuların arasında dolaşan görevli imdadımıza yetişti, gelip şaşkın bakışlarımız arasında fotoğraflarımızı vize formuna zımbaladı. Sıra vize ücretini ödemeye geldi, burada da uyarmam gereken bir nokta var: 15  ve 30 günlük vizeler alabiliyorsunuz. 15 günlük vize ücreti  25 $ iken 15 günden bir gün bile fazla olduğunda bu rakam 40 $'a çıkıyor. Biz tam 16. gün ayrılacağımız için dört vize memurunun bizden ne kadar vize ücreti almaları gerektiğine dair aralarında yaptığı tartışma bizim de ısrarımızla lehimize sonuçlandı ve 25  ödedik vize ücretini (son gün bunun stresini yaşayacağız. bu stres yazının son bölümümde sizi bekliyor :) )

Bagajlarımızı aldıktan sonra çıkışta şehir merkezine gitmenin yollarını aramaya başladık. Bu arada havaalanından çıkmadan önce bagaj etiketindeki ismi pasaportunuzla karşılaştırıp kontrol eden bir görevli var. Yani birisinin bagajınızı alıp gitmesine imkan yok. Sanırım sonradan yaşanabilecek sıkıntının önüne geçmek için bir uygulama.

Bir otobüs ya da shuttle ararken anladık ki havaalanından şehir merkezine ulaşmak için tek uygun seçenek taksi çünkü bir toplu taşıma yok doğrudan havaalanından kalkan. Ancak havaalanından çıktıktan sonra sağa doğru gidip önünüze çıkan yolun solunu takip ederseniz karşınıza şehre hoşgeldiniz yazısı yazan bir kapı çıkıyor, oradan geçip yolun karşı tarafına geçerseniz Thamel'e yakın bir yere gidebiliyormuşsunuz minibüsle. Biz denedik ama işlemedi bu plan zaten daha sonradan da farkettik ki yerel halkın kullandığı minibüsler çok kalabalık ve neyin nereden kalktığını bulmak çok zor. O yüzden taksi kullandığımız tek ulaşım aracı oldu şehir içinde. 


Havaalanından Thamel'e 700 rupi istediler ama burada her şey pazarlıklığa bağlı.  Elçin de iyi bir pazarlıkçı olduğu için bizi 300 rupiye Thamel'e götürecek birisini bulduk. Siz siz olun 400'den fazla vermeyin taksiye. 

Thamel, Kathmandu'nun turistik şehir merkezi, bulduğumuz otel de oradaydı ki orada kaldığımız için mutluyuz. Hem otelden hem de bulunduğu yerin merkeziliğinden ötürü kesinlikle bu civar tercih edilmeli konaklama için. Thamel çevresinde çok sayıda, her bütçeye uygun otel var. Bizimkisi sanırım ortanın biraz altında denilebilecek bir otel, geceliğine çift kişilik oda için 13,50 $ ödedik. Booking.com'dan yaptığımız iki gece rezervasyonumuz vardı, üçüncü geceyi otelden yaptırdık, üzerine %10 da indirim yaptılar, böylece üçüncü gece için 11,50 $ ödemiş olduk. Basit, sıradan bir oda, içinde banyosu, tvsi ve balkonu mevcut ve en önemlisi sıcak su sorunu yok. Çalışanlarının güleryüzü ve yardımseverliğinden ötürü gönül rahatlığıyla önerebileceğim bir otel, tabi ki tatilde standarlarını düşük tutan ve oteli sadece uyumak için gören gezginler için. Otelin ismi Hotel Nana.    

Bu arada otele saat 8:30 civarı gibi check in saatinden çok erken vardığımızdan ötürü odamızın hazır olmamasına rağmen bize dinlenebilmemiz için oda verdiler sağolsunlar. Öğleye kadar uyuyup biraz kendimize geldikten sonra kendimizi sokağa attık. Nepalliler çok yardımsever insanlar. Hani misal Fas'ta da insanlar yardım ediyorlardı bize -biz öyle sanıyorduk başta- ama sonunda bize yol gösterdikleri için bile para istedikleri olmuştu. Burada ise hiç böyle bir şeyle karşılaşmadığımız gibi sabah oteli bulamayan taksicinin yolu sorduğu bir satıcı bizden otelin telefonunu isteyip kendi telefonundan oteli aradı, yerini öğrendikten sonra da tarif etti taksi şöförüne. Kathmandu'da kaldığımız üç gün boyunca defalarca şahit olduk bu karşılık beklemeden yapılan yardımlara. 

Kathmandu'da sokaklara bir kaos hali hakim, sürekli korna çalarak o daracık ve taşlı yollarda vızır vızır geçen taksiler ve motorlar insanın başını döndürüyor. Neyse ki burada satıcılar turistleri kollarından çekiştirip dükkanlara sokmaya çalışmıyorlar, en azından bir de onlarla mücadele etmek durumunda kalmıyorsunuz. Ha bu arada unutmadan söyleyeyim, trafik burada soldan akıyor. Bu bilgiye sahip değildim gelmeden önce o yüzden şaşırdım. Oysa Nepal hiç İngiltere sömürüsü olmamış. Büyük ihtimal Hindistan'ın etkisidir, hani araçlar oradan gelmiştir falan. Tabi trafiğin alışkın olduğumuzun ters yönünde akıyor olması da bu kaosu bir tık arttırıyor. 

Kathmandu'da ilk hedefimiz Durbar Marg.  Durbar saray demekmiş, Burası tapınakların, sarayın ve müzenin de olduğu meydan. Normalde ücretli olan giriş sanırım hinduların en büyük festivaline denk geldiğimiz için ücretsiz oldu (daha sonra tekrar gittiğimizde şehrin bu kısmına girişim 750 rupi olduğunu öğrendik) Ancak bayram olduğu için turistlerin tapınağa giriş izni yoktu. Tapınağı ziyaret etmek için bekleyen Nepalliler uzun kuyruklar oluşturmuştu.

Durbar meydanı çok etkileyici ve bir o kadar da kalabalık ve kaotik bir meydan. Meydanın ortasına yakın konuşlanmış olan ahşap tapınağın merdivenlerinin üst kısmına oturup aşağıdaki birbirine girmiş insan ve araç trafiğini seyretmek insanda bir nevi hipnoz etkisi yaratıyor. Tapınaklara girip çıkanlar, mum yakanlar, dua edenler, müşteri bulmaya çalışan tuk tukçular, fotoğraf çeken turistler, para isteyen çocuklar, baloncular, pamuk helvacılar, sebze meyve tezgahlarının başındaki satıcılar, dondurma arabaları, hepsi kendi içinde bir ahenkle meydanda akarken kendinizi bir belgesel izliyormuş gibi hissediyorsunuz ama bir o kadar da içinde olmanın verdiği keyifle. 

Durbar meydanı Thamel'den 15-20 dk yürüme mesafesinde. Kaldığınız otelden edineceğiz bir haritayla kolaylıkla bulabilirsiniz. Durbar'a varasıya kadar bir çok küçük meydandan daha geçeceksiniz, hepsinde birer ikişer tapınağın olduğu, kalabalık, hareketli, ticaretin de döndüğü küçük meydanlar buralar, bir o kadar da renkli. Hepsi tek tek kendine has, hepsi görülmeye değer. 

İlk günü Durbar meydanında geçirdikten sonra günbatımına doğru Thamel'e doğru yola çıktık, yine geldiğimiz gibi yürüyerek döndük. Akşam yemeği için bir yerler bakınırken ufak ufak da alışveriş başladı. Thamel daha önce de dediğim gibi turistlerin en yoğun bulunduğu yer. Hal böyle olunca her sokakta sayısız restoran, cafe, otel mevcut. Thamel'in gündüzü gibi gecesi de hareketli. Birbirinden güzel, birbirinden kendine has özelliği olan mekanlar geceleri tıklım tıklım dolu. Kathmandu'nun gece hayatının renkliliğini okumuştum gelmeden önce ama yine de şaşırttı bu hareketlilik beni.
Bu arada belirtmekte fayda var, Thamel'deki bütün mekanlarda wifi mecvut. Nepal'de kaldığımız süre boyunca trekking kısmı hariç internetsiz kalmadık hiç. Eğer isterseniz bir sim kart da alabilirsiniz ama hem wifi bağlantısının çokluğu ve hızının da hiç fena olmamasından ötürü almaya gerek yok, whatsapp, viber vs. gayet iletişimde kalabilirsiniz insanlarla -tabi istiyorsanız-

Akşam yemeği için New Orleans isimli bir restorana gittik. Kendinizi pek ala bir Avrupa şehrinde hissedebileceğiniz yani yemekleri haricinde Nepal'le bir ilgisi olmayan bir mekandı. Yemekleri güzeldi, canlı müzik ve hatta Nepal'in ünlü bir rock şarkıcısının da davetle sahneye çıkıp söylediği bir kaç şarkı eşliğinde gayet keyifli bir akşamdı. Buradan ayrılırken bunu ilk gece olmasına verip bundan sonra daha yerel takılma sözü verdik kendimize. Hesap konusuna gelince,  ayrıca bir yazı yazacağım Nepal bütçesiyle ilgili ancak burada da yeri gelmişken bahsetmekte fayda var. İçecekler de dahil yemek için 1700 rupi verdik iki kişi, yani yaklaşık 17 $. 

Gecenin sonunda kendimizi Buddha isimli bir barda bulduk, daha çok Nepallilerin olduğu bir barda, onların eğlenmelerini izlerken birer kolteyl söyledik kendimize. Burada, yani genel olarak Nepal'de, kokteylle bira aynı fiyat, hatta bazı yerlerde kolteyller biraz daha ucuz. Hele de happy hour'a denk gelirseniz bir alıp bir bedava kokteyliniz oluyor, hemen hemen her yerde farklı saatlerde başlayıp biten happy hourlar var.

Gece 12 civarı Kathmandu'da ilk günü bitirmiş olduk. Yolculuk, yolculuk sonrası sabah uykusu, sonrasında gezme derken sanki iki gün geçirmişiz gibi geldi bize. Önümüzdeki kocaman iki haftayı düşünerek, geçirdiğimiz güzel günün de etkisiyle, yüzümde memnuniyet gülümsemesiyle girdim yatağa. 

Daha fazla fotoğraf için linki tıklayın: fotoğraflar


No comments:

LinkWithin

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...

Paylaş